E-posta Terapi Avantaj ve Dezavantajlar

Bu yazıda e-posta terapi veya asenkron iletişim ile senkron iletişim (karşılıklı konuşma, yüz yüze terapi ya da video konferans) arasında kıyaslama yaparak e-posta terapinin bazı ve avantaj ve dezavantajlarından söz etmek istiyorum.

E-posta yoluyla terapinin en önemli avantajlarından birisi, yüz yüze terapi almaktan veya online görüntülü görüşmekten çekinen kişiler için bir seçenek sunmasıdır. E-posta terapi, tercih eden danışanlar için görülmeden ve sesi duyulmadan, uzmana ulaşıp danışmanlık alma imkanı sağlar.

Bir diğer avantajı ise, danışanın günün herhangi bir saatinde örneğin gece yarısında e-posta gönderip, cevabı daha sonra okuma imkanı olabilir.

İlaveten, terapi seansında konuşma süresi bir saatle kısıtlı olduğu için, danışanın aklına gelmeyen bazı konular olabilir ancak e-posta terapide yazarken zaman sınırı olmadığı için sonradan eklemeler yaparak duygu ve düşüncelerini daha detaylı şekilde terapisti ile paylaşabilir.

E-posta yoluyla terapinin dezavantajlarından birisi yazıda konuşma dilindeki duygunun yeterince aktarılamamasıdır. Konuşma dilindeki tonlama kelimelerin kendisinden çok daha fazla anlam aktarabilir kimi zaman. Ünlü bir psikanalist olan bir hocamın bir zaman söylediği gibi analist sadece “hımm” ifadesini farklı tonlamalarla kullanarak bir çok şey söyleyebilir: “ne demek istedin?”; “devam et”; “söylediğine inanmıyorum” ve diğer anlamları taşıyabilir. Sesinizin tonu ve beden duruşunuzla hastaya samimi bir şekilde yardım etmek istediğinizi anlatabilirsiniz ve söylediğiniz kelimeler başka bir bağlamda alay etmek ya da küçük görmek gibi algılanabilecekken, hasta sizin yorumlarınızı yalnızca söyleme biçiminiz nedeniyle bu şekilde algılamaz ve bir yardım girişimi olarak algılar.

Terapist açısından dezavantajı bir e-postaya cevap yazmanın aslında hiç de göründüğü kadar kolay olmamasıdır. Aklınıza gelenleri hemen hızlıca yazabileceğiniz gibi, hastanızdan gelen e-postayı okuduğunuzda aklınıza hemen bir cevap gelmeyebilir ve bazen bütün gün ne yazacağınızı düşünmek durumunda kalabilir. Yüz yüze terapide seansın başlangıç ve bitişi belirlidir. Böylece e-posta yoluyla iletişim terapistin çok daha fazla zaman harcamasına neden olabilir. E-posta terapi yöntemini kullanan ve zaman sıkıntısı çeken terapistlere önerim hastanızdan gelen e-postaya hemen cevap yazamayacaksanız eğer okumayın. E-postayı okuduktan hemen sonra cevabınızı yazın ve gönderin.

Yüz yüze terapide hastanın ağzından yanlışlıkla çıkan bir ifade hastanın bilinçaltı hakkında size önemli bilgiler verir. Serbest çağrışım özellikle psikanalitik psikoterapilerde önemli bir tekniktir. Psikanalist terapinin başlangıcında “şimdi senden aklına gelen her şeyi sansür koymadan anlatmanı istiyorum, aklına gelenler şimdi ve bu anla ilgili olabileceği gibi geçmişinle ilgili olabilir, bir rüya ya da benimle ilgili herhangi bir düşünce olabilir, ilgili ya da ilgisiz, edepli ya da edepsiz olduğuna dair herhangi bir elemeden geçirmemeni istiyorum” anlamında bir açılış konuşması yapar. Bu söyleneni yapmak hiç de sanıldığı kadar kolay değildir. Yüz yüze ya da senkron (video konferans) iletişimde kişi ne kadar sansür koyarsa koysun bilinç dışı kendini rüyalarla, dil sürçmeleriyle kendini eleverir. 

İsa Sarı daha ziyade edebiyat bağlamında dil sürçmelerini ele aldığı yazısında şöyle söylüyor: “Tamamlanmış bir doğal konuşma geri alınamaz, düzenlenemez veya silinemez. Diğer bir ifadeyle, konuşma gerçekleştikten sonra geriye dönüş mümkün değildir. İşlemler sadece daha sonra yapılacak eklemeler ve düzeltmelerle sınırlıdır. Buna karşın yazıda, bu tür işlemler kolaylıkla yapılabilir. Hatalı yazılan bir ifade düzeltilebilir veya yeniden düzenlenebilir, silinebilir.”

Yüz yüze terapide terapist hastanın önemli bir konudan uzaklaştığını farkettiğinde anında müdahale ederek önemli bulduğu bir cümleye odanlanmasını isteyebilir. Böyle seans süresi çok daha etkin bir şekilde kullanılır. E-posta yazarken hastanın dirençleri devreye girerek yanlışlarını, dil sürçmelerini düzeltmesine ve başka şekillerde yazdıklarını sansürlemesine neden olur. E-postasını göndermeden önce bazı hastalarımın yazdıklarını sansürleyip sildiklerini biliyorum. Bu durum sorunun kaynağına inmeden yüzeyel meseleler üzerinde dönüp duran bir iletişimle sonuçlanabilir. Terapist açısından bu engeli aşmanın bir yolu daha az ipucuyla daha radikal yorumlar yapmak olabilir. E-posta terapiyi tercih eden hastaların bu durumu dikkate almaları önemlidir. Bir terapistin her yorumunu doğruluğu ispatlanacak ya da yanlışlanacak bir hipotez gibi değerlendirmeniz gerekir. Terapistiniz size yardımcı olma umuduyla bir hipotez kurmakta ve sizin de bu hipotez üzerinde düşünmenizi istemektedir. İronik ama içininizden bir kuvvet terapistinizin yorumunu ne kadar hızla reddediyorsa ya da bir yorum sizi ne kadar çok kızdırıyorsa o hipotezin doğru olma olasılığı da o kadar yüksektir!

Bu kadar dezavantajı varsa neden e-posta terapi kullanılıyor diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Bu sorunun bir cevabı: eğer sizinle terapist arasında başka türlü kurulması mümkün olmayan bir bağ kuruyorsa e-terapi hiç-terapi’den iyidir. Diğer bir cevabı da: yazmak daha derli toplu ve derin düşünmenizi sağlar; sizi bir kısır döngü halinde aynı şeyleri düşünüp durma döngüsünden çıkararak başka türlü farkedemediğiniz yanlarınızı farketmenizi sağlar; duygularınızı ifade edebilme ve kendinizi gözlemleme yeteneğinizi geliştirir.

Online terapinin avantaj ve dezavantajları ile ilgili diğer yazımızı okuyabilirsiniz. E-posta danışmanlık hizmeti almak için tıklayınız.